Yemen, uzun yıllardır süren iç savaşın yanı sıra uluslararası düzeyde büyük güçlerin çıkar çatışmalarına da sahne olmaya devam ediyor. Son günlerde, Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında yaşanan anlaşmazlıklar, çatışmanın sıcak savaşa dönüşmesiyle sonuçlandı. Bu, sadece Yemen'in geleceğini değil, aynı zamanda bölgedeki istikrarı da tehlikeye atıyor. Bu olaylar zinciri, iktidar mücadelesinin yanı sıra, Yemen'deki insani krizin derinleşmesini de beraberinde getiriyor.
Suudi Arabistan ve BAE, Yemen'deki Husi isyancılara karşı koalisyon oluşturarak, ülkenin güneyinde kontrol sağlamak için uzun süredir mücadele ediyor. Ancak, iki müttefik arasında giderek artan çıkmaz, stratejik hedeflerin çelişmesiyle daha da derinleşti. Suudi Arabistan, Yemen hükümetine destek vererek, ülkenin birleşik bir yapıda kalmasını hedeflerken; BAE, güneydeki ayrılıkçı grupları destekleyerek kendi çıkarlarını sürdürmeye çalışıyor.
BAE’nin ayrılıkçı Unsur Yüksek Konseyi’ni desteklemesi, Suudi Arabistan'la olan ilişkilerini gerdi. Her iki ülke de Yemen’de etkinlik sağlamak için kendi milis güçlerine dayalı stratejiler geliştirirken, bu durum çatışmanın daha da büyümesine neden oldu. Suudi Arabistan, Husi isyancılarla mücadelede liderliği elinde tutmak isterken, BAE ise güneydeki ayrılıkçıları büyüterek kendi güç alanını genişletmeyi amaçlıyor.
Yemen, yıllardır süren iç savaş nedeniyle dünyanın en büyük insani krizlerinden birine tanıklık ediyor. Suudi Arabistan ve BAE arasındaki bu sıcak çatışma, ortalama bir civilin gün geçtikçe daha da kötüleşen hayat koşullarını ağırlaştırıyor. Yaklaşık 24 milyon insan, insani yardıma ihtiyaç duyarken, bu savaş, tüm Orta Doğu’yu etkileyebilecek bir istikrarsızlığa neden olabilecek potansiyele sahip.
Uluslararası toplum, bu çatışmanın bir an önce sona ermesi için çağrılarda bulunuyor. Birçok ülke, iki müttefikin arasında kalıcı bir barış sağlamak için arabulucu olarak devreye girme çabası içinde. Ancak, Suudi Arabistan ve BAE'nin çıkar çatışmaları, diplomatik sürecin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Özellikle, İran'ın desteklediği Husi grupları, Suudi Arabistan için stratejik bir tehdit oluşturuyor ve bu da Suudi Arabistan’ı daha sert tedbirlere yöneltiyor.
Bu noktada, Yemen halkının maruz kaldığı temel insan hakları ihlalleri de göz ardı edilemez. Savaş, eğitimden sağlığa kadar birçok alanda ciddi sıkıntılara yol açmış durumda. Her gün yeni çatışmalar ve ölümler yaşanırken, bölgedeki çocuklar, kadınlar ve yaşlılar büyük bir tehlike ile yüz yüze kalıyorlar. Suudi Arabistan ve BAE'nin kendi çıkarları uğruna gerçekleştirdiği bu savaş, aslında masum sivillerin hayatlarını daha da zorlaştırmakta.
Özetle, Yemen'de Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki anlaşmazlık, bölgesel güç dinamiklerini etkileyen, siyasi ve insani boyutları olan karmaşık bir çatışma olarak karşımıza çıkıyor. Her iki ülkenin de çatışmaları daha da tırmandıracağı yönündeki endişeler, bölgedeki uluslararası aktörleri harekete geçirmek için yeterli olamıyor. Yemen’de barış sağlanmadığı sürece, bu çatışma yalnızca bir yerel mesele olmanın ötesine geçerek tüm Orta Doğu'da yayılma riski taşıyor.